35,2170$% 0.03
36,7186€% -0.16
44,2994£% -0.16
2.957,44%-0,36
2.615,30%-0,28
9.626,56%-1,01
Mehmet Saka
İnsanlık tarihine baktığımızda, her dönem ve her toplum, kendine özgü bir arayış içinde olmuştur. Bu arayışlar, toplumun değerlerine, coğrafi şartlara ve dönemin özelliklerine göre şekillenmiş; her çağ kendi arayış biçimini yaratmıştır. Ancak, zamanla bu arayışın şekli değişse de özü aynı kalmıştır: “İnsan, kendini bilme yolunda sürekli bir mücadele içinde olmuştur.”
Bugüne gelirsek, artık bilgi çağında yaşıyoruz. İstediğimiz her bilgiye saniyeler içinde ulaşabiliyor; dünya çapında üretilen veriye, kitaplara, makalelere, öğretilere kolayca erişim sağlıyoruz. Bu hızlı erişim, kendimizi tanıma yolculuğunda çeşitliliği artırmış, bireylerin farklı yollardan kendini aramasına olanak tanımıştır. Günümüz insanı, geçmişteki atalarından farklı olarak, sınırları aşan bir bilgi akışına maruz kalmakta ve bu akışın içinde bir yol bulmaya çalışmaktadır.
“Kendini bilme yolculuğu içsel bir keşif ve idraktır..”
İlk bakışta kulağa hoş gelen bu bilgiye erişim imkanı, bireyin kendini keşfetme yolculuğunda ona katkı sağlayacak gibi duruyor. Ancak, bu bilgi bolluğunun ve hızlı erişimin, insani fıtratları göz önüne aldığımızda, ciddi riskler içerdiğini fark ediyoruz. Çünkü bilginin hızla tüketilmesi, derinlemesine anlaşılmasını zorlaştırıyor ve idraki olgunlaşmamış bilginin kişiyi savurması kaçınılmaz hale geliyor. Bilgi, hayatımızda dönüşüm yaratabilmek için içimizde bir demlenme sürecine ihtiyaç duyar. Ancak bu şekilde idrak edilen bilgi, bizde kalıcı bir etki bırakabilir ve hayatımıza anlam katar.
Sadece “bilgiye sahip olmak” yetmez; o bilginin, iç dünyamızda anlam bulması gerekir. Yüzeyde kalan ve içselleştirilmeyen bilgiler, bizi adeta bir bilgi çöplüğünde kaybolmaya sürükler. Bu yüzden, hayatı yalnızca ezberlenmiş bilgilerle kolaylaştırmaya çalışmak, kendimizi keşfetmek için yeterli değildir. İnsanın kendini keşfetme yolculuğu, yalnızca öğrenilmiş bilgilerle değil, hayatın sunduğu deneyimlerle ve bu deneyimlerden çıkardığı anlamlarla mümkün olabilir.
Belli öğretileri ezberleyip tekrarlamak, o bilgiyi yaşama katmadan yalnızca zihinde taşımak, kişiye faydadan çok yük getirir. Bilgi, gerçekten içselleştirilmediği sürece, bireyin gelişimini engelleyen bir ağırlığa dönüşür. Bilgi çağında yaşamanın bize sunduğu imkanlar elbette çok değerli; ancak bu imkanların getirdiği tehlikelere karşı da uyanık olmalıyız. Kendimizi gerçekten tanıyabilmek, bilgiyi içselleştirmek ve bu yolculukta anlama ulaşmak, her zaman kolay olmasa da aslında en değerli çabadır.
Teknoloji, kültür, coğrafya ve çağın gereklilikleri, insanın kendini bilme yolculuğundaki yolları çeşitlendirse de bu yolculuğun asıl amacı değişmez. Çünkü kendini bilme yolculuğu, dışarıdan edinilen bilgilerin ötesinde, içsel bir keşfi ve idraki gerektirir.
Yazar- Mehmet Saka
Plastik poşete zam gelecek mi?