DOLAR

38,2613$% 0.13

Created with Highcharts 8.2.2
EURO

44,1220% 0.08

Created with Highcharts 8.2.2
STERLİN

51,3240£% 0.18

Created with Highcharts 8.2.2
GRAM ALTIN

4.295,47%2,06

Created with Highcharts 8.2.2
ONS

3.493,61%1,98

Created with Highcharts 8.2.2
BİST100

9.321,64%0,05

Created with Highcharts 8.2.2
İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI BULUTLU 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Caner Taslaman

Caner Taslaman

06 Ocak 2025 Pazartesi

Cennette Cinsellik ve Huri Meselesi

Cennette Cinsellik ve Huri Meselesi
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Hadislerde bu konu hakkında birçok uydurmalar -mevzu hadisler- olduğu kanaatindeyim. Bu söylediğimin açılımı şudur: Bu konuda Kuran’ın söylediği doğru, Kuran’la çelişen yanlış, Kuran’da açıklanmayan mümkün kategorisindedir. İşin doğrusu, bu konuda, birçok başka konuda olduğu gibi, en temel sorun, bu metodun geçerliliğini anlamayla ilgilidir.


Şimdi bunlara dayanarak şu soruya cevap verelim: Kuran’da cennette cinselliğin olup olmayacağı, ya da nasıl olacağı veya hurilerin cinsel bir ödül olduğuna dair açık bir ifade var mı? Bu sorunun cevabı açıkça “Hayır”dır. Yani Kuran’da ahirette cinsel yaşamın detayları olmadığı gibi olduğuna veya olmadığına dair açık bir ifade de yoktur. Bu açıdan bakıldığında ahirette cinselliğin olması “mümkün” kategorisindedir. Ahirette insan nefsinin istediklerinin karşılanacağını söyleyen ayetlere (41-Fussilet-31ve 43-Zuhruf-71) binaen, ahirette cinsellik olacağı beklentisi, bence makul bir beklentidir. Fakat orada, insanın, yeni bir şekilde yaratılacağını ifade eden ayetlere (Bakınız: 56-Vakıa-61) binaen, açıkça belirtilmeyen bu hususu “mümkün” görmeme rağmen, bu yeni yaratılışta böyle bir şeyi arzu edip etmeyeceğimizi bilemeyeceğimizi saptamakta fayda var. Cennetteki insanların hoşuna gidecek birçok nimetin gerçek vasıflarını hiç kimsenin bilmediğini söyleyen 32-Secde-17 ayeti, bu konuda olması gerekli zihinsel tavra ışık tutmalıdır.

Kuran’da, cennetteki nimetlerin gerçek vasıflarını kimsenin tam olarak bilemeyeceği belirtildiğine göre, Kuran’ın bu nimetleri anlatmasının tek yolu “benzetmelerle anlatım” (teşbih) yapmaktır (3-Ali İmran Suresi-7. ayet Kuran’da “benzetmeli anlatım”ın –müteşabih- önemini göstermektedir.) Diğer yandan Kuran’dan, ahirette, dünyadan daha çok nimetin, büyük bir saltanatın (76-İnsan Suresi-20) olduğunu öğreniyoruz; kısacası Kuran’da tüm detayların değil, bilakis sadece bazı kesitlerin anlatılması kaçınılmazdır. Sonuçta Kuran’da, ahirette olanların “benzetmeli anlatım” ve “bazı kesitleri aktarmak” suretiyle aktarıldığını hep aklımızda tutmalıyız. Bu ise Kuran’da anlatılanların cennetteki nimetlerin tam olarak aktarılması olmadığı (çünkü benzetme tam aktarma değildir), fakat orda olanları anlamamız için ipucu niteliğinde olduğu; ayrıca Kuran’da haberi verilmeyen birçok nimet olduğu, anlatılanların var olanların ufak bir kısmı olduğu anlamına gelir.

Gelelim cennette cinsellik olduğunu ifade ettiği düşünülen ayetlerin ve huri meselesinin incelenmesine. Bu konuda önemli gördüğüm şu birkaç hususu ilgili ayetlerle beraber kısaca inceleyeceğim:

1- HURİLER ERKEKLERE VERİLEN BİR ÖDÜL MÜ?

Arapça’da, başka birçok dilde olduğu gibi, erkek-kadın karışık topluluklara ve sırf erkeklerden oluşan topluluklara kullanılan fiiller ortaktır. Sonuçta cennetlikler için bu tip fiiller kullanıldığı gibi cehennemlikler için de aynı fiiller kullanılır. Bu ödül veya cezaların sırf erkeklere mahsus olduğunu düşünemeyeceğimiz gibi “hurilerin” sırf erkekler için bir ödül olduğunu düşündürecek bir Kurani ifade de yoktur. Bu konuda tefsirci Prof. Dr. Mehmet Okuyan şöyle demektedir: “Kur’ân’da eğer kadınlarla ilgili çok özel bir mesele gündeme getirilecekse, onlara ait dişi zamirler veya kullanımlar devreye sokulur. Eğer önemli bir fark yoksa o zaman cümlelerin içerisinde erkek ve kadın ayırımı yapılıyorsa da sonuçta tek sığa tercih edilir ki bu da müzekker, yani erkek sığadır.”

Burada dikkat çekilmesi gerekli husus “huri” kelimesinin Arapçada dişi veya erkek bir kelime olmadığıdır. Bu kelime “gözünün beyazı bembeyaz, tertemiz, güzel” gibi anlamlara gelmektedir. Kuran’da hurilerin insanlarla “eşleştirileceği” (zevvecnahum) ifade edilmektedir (Bakınız: 44-Duhan Suresi-54, 52-Tur Suresi-20); fakat bu eşleştirmede cinsellik olduğu şeklinde bir beyan yoktur. Nitekim Kuran’da nefislerin eşleştirilmesi için (Bakınız: 81-Tekvir Suresi-7), ahirette insanların gruplar şeklinde birleştirilmesi için (Bakınız: 56-Vakıa Suresi-7) de aynı kelime (zevc) geçmekte, fakat buradaki “eş, grup olma” anlamındaki “zevc” kelimesinden kimse cinsel ilişkili bir eşleştirmeyi anlamamaktadır. Peki niteliği bilinmeyen bir varlığın insanlarla buluşturulmasından ne hakla kesin şekilde cinsellik anlamını, hem de sadece erkekler için çıkarmaktayız, üstelik kelimenin kendisi bir dişi kelime bile değilken? Cennet nimetleri, bu dünyada yapılan iyiliklerin ve Allah’ın hem erkeklere hem kadınlara rahmetinin bir sonucuyken, bu şekilde bir tefsirin, erkek merkezli ve Arap zihniyeti merkezli bir tefsir anlayışından kaynaklandığını düşünmekte haksız mıyız? Kuran’da bahsedilen hurilerin, cennete girecek insanların arkadaşları veya hizmetçileri veya rehberleri gibi bir vazifeleri olabileceğini de düşünmek pekala mümkünken, neden onların “cinsel partner” olduğunda ısrar edilmektedir? İşin en iyisi, Kuran’da anlatılan kesitte hurilerin fonksiyonunun anlatılmadığını saptayarak, “fonksiyonları nedir” sorusuna “bilmiyoruz” cevabını vermektir.

Allah isteseydi, Kuran’da cinsellik için kullanılan “lamese” gibi kelimelerle, hurilerle cinselliğin olacağını açık bir şekilde beyan edebilirdi; böylesi açık bir beyan yokken, cenneti daha çok erkekler için hazırlanmış bir alan gibi gösteren ve insanlara (sadece kadınlara veya sadece erkeklere değil) yaptıklarının karşılığının verileceğini söyleyen Kuran ayetlerinin ruhuna ters bu anlayışı reddetmeli, Kuran’da anlatılmayan detayları “bilmiyoruz” demeyi bilmeliyiz. Bunların cinsel tatminle ilgili ilgili bir fonksiyonları varsa bile, mevcut Kuran ayetlerinden hareketle bunun kesin bir şekilde ifade edilmesi mümkün değildir.

2- KURAN’DA CENNETTEKİ BAKİRE KADINLARDAN BAHSEDİLİYOR MU?

Kuran’da bakireliğe atıf olduğu, böylece cennette cinselliğe atıf yapıldığı söylenmiştir. Bu konuda üç ayet gündeme getirilmiştir: 55-Rahman Suresi-56, 74 ve 56-Vakıa Suresi-36. ayetler. Şimdi bu ayetleri sırasıyla inceleyelim:

55-Rahman Suresi-56. ve 74. ayetlerde, daha önce insanların ve cinlerin onlara dokunmadıkları, temas etmedikleri geçmektedir (Lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn). Fakat Kuran’da başka hiçbir yerde, bu ayette “yatmishunne” ifadesiyle belirtilen “temas, dokunma” cinsel ilişki için kullanılmamış; “lamese” (5-Maide Suresi-6), “eta” (2-Bakara Suresi-222), “messe” (2-Bakara Suresi236, 237), “başera” (2-Bakara Suresi-187) tipi fiiller cinsel ilişki için kullanılmıştır. O zaman Rahman Suresi 56 ve 74’ten “kimsenin önceden sahip olmaması, kimsenin dokunmamış bile olması” gibi bir anlamı anlamak daha doğru değil midir? Burada açıkça cinselliği ifade eden bir anlam yoktur. Üstelik eğer bu ayetlere bazılarının yaptığı gibi “insanların ve cinlerin hurilerin bakireliğini önceden bozmadığı” gibi bir anlam verilirse, insanlarla cinlerin aynı tip bir varlıkla cinsel ilişkiye girebilme ihtimalini düşünmek gibi bir zorluk da ortaya çıkmaktadır.

56-Vakıa Suresi-36. ayetine ise “o hurileri bakireler kıldık” anlamı verilmiştir. Oysa ayette “huri” diye bir ifade yoktur. Önceki ayetlerde birçok cennet nimetlerinden bahsedildikten sonra 34. ayette “yükseltilmiş oturma alanlarından” bahsedilir, 35. ayette “onların yeni bir şekilde oluşturulduğundan” bahsedilir, 36. ayette geçen “ve cealna hunne ebkaran” ifadesini o zaman “daha önce onları hiç kimse kullanmamıştır” şeklinde çevirmek daha uygundur. “Onları” ifadesini ise ayette ve ayetin yakınlarında bir yerde hiç olmayan “huri” ifadesine yollamak yerine, ayetin en yakınında, 34. ayette bahsedilen “oturma alanlarına” (furuşin) göndermek dilbilim açısından en uygunudur. 37. ayette geçen “Uruben etraba” ifadesini ise “uruben” kelimesini “kusursuz”, “etraba” kelimesini ise “uyumlu, denk” olarak yani “kusursuz, uyumlu” şeklinde çevirmek uygun olacaktır.

3- HURİLERİN “İNCİ”YE BENZETİLMESİ CİNSEL BİR İMA MIDIR?

Huriler Kuran’da “inci”ye (56-Vakıa Suresi-23) benzetilmektedir. Bu benzetmeyi bile bir cinsel ima olarak değerlendirenler olmuştur. Oysa Kuran’da ahiretteki çocuklardan (vildan) bahsedilirken bunlar da inciye benzetilmektedir (76-İnsan Suresi-19). Kuran’da “vildan” ifadesinin “çocuklar” anlamında kullanıldığı 4-Nisa Suresi-75, 98, 127. ve 73-Müzemmil Suresi-17. ayetlerden de anlaşılmaktadır. Herhalde çocuklar için “inci” benzetmesi var diye çocuklarla cinsel ilişkiye girildiğini düşünebilecek kimse yoktur! Aynı şekilde Kuran’daki “genç” anlamına gelen “gılman” için de 52-Tur Suresi-24’te “inci” benzetmesi yapılmaktadır; fakat bundan da cinsellik anlamı çıkarılmamıştır. Peki o zaman huriler için böylesi tanımlamalar olmasından hareketle hangi hakla bu ifadenin kesin bir şekilde cinselliği kastettiğini söyleyebiliriz? (55-Rahman Suresi—58. ayetteki “yakut” ve “mercan” benzetmeleri de bu çerçevede düşünülmelidir.)

4- KURAN’DA AHİRETTE “GÖĞÜSLERİ YENİ TOMURCUKLANMIŞ DİLBERLER”DEN BAHSEDİLİYOR MU?

78-Nebe Suresi-33. ayetteki Arapça “kevaıbe etraben” ifadesine birçok Türkçe mealde “göğüsleri yeni tomurcuklanmış yaşıt kızlar” anlamı verilmiştir, hatta bazıları “dilberler” diye bile çeviriye ilave yapmıştır. Burada “etraben” ifadesi “uyumlu, denk” anlamına gelmektedir; “kevaıbe” kelimesi ise “göğüsleri yeni tomurcuklanmış (dilber) kızlar” olarak çevrilmiştir. Oysa ayette ne “dilber” vardır, ne “göğüs” vardır, ne de “tomurcuklanma” vardır. Öncelikle şunu belirtelim Arapça’da “kevaıbe” kelimesinin de “etrab” kelimesinin de dişili erkeği aynıdır; yani bu kelimeler dişilik ifade etmemektedir. Bu kelimenin anlamlarından olan “yuvarlakımsı” anlamlarının bu kelimeye verilmesi uygundur; buna göre bir önceki ayette (32. ayet) belirtilen üzüm bağlarına gönderme yapılıp; yuvarlakımsı (kevaib) ve birbirine denk (etraben) olarak üzümler betimlenmektedir.

Sonuçta Kuran’da, ahirette cinsel bir yaşamın olduğu veya olmadığına dair açık bir ifade olmadığı gibi, “hurilerin” erkeklerin cinsel partnerleri olduğuna dair bir ifade de yoktur. “En çok salavat getirene ahirette en çok huri verilecektir” gibi, metinlerinden uydurma olduğu rahatlıkla anlaşılabilecek hadislere bu yazıda yer verilmedi, merak edenler, Kuran’da olmayan huri algısının nasıl oluştuğunu, uydurma olduğunu düşündüğümüz bu hadisleri okuyarak öğrenebilirler.

Ahirette insanların canının istediği birçok nimet olacağı Kuran’da belirtildiğine göre (41-Fussilet-31, 43-Zuhruf-71, 76-İnsan Suresi-20) ahirette cinsellik beklentisi kanaatimce normal bir beklentidir. Fakat bilemediğimiz konuda “Bilmiyoruz” demeyi bilmeli ve cennetteki nimetlerin gerçek vasıflarını kimsenin bilmediğini söyleyen 32-Secde-17. ayeti bu tip konular gündeme geldiğinde hatırlamalıyız. Ayrıca 9-Tevbe Suresi-72. ayette dendiği gibi Allah’ın rızasının tüm Cennet nimetlerinin üstünde olduğunu da hep aklımızda tutmalıyız.

Not: Bu yazıyı hazırlarken çalışmalarından faydalandığım Prof. Dr. Mehmet Okuyan’a teşekkür ederim.

Yeni bir yazıda görüşmek üzere,

Devamını Oku

NEDEN YARATILDIM?  NE YAPARSAM HAYATIM ANLAMLI OLUR?

NEDEN YARATILDIM?  NE YAPARSAM HAYATIM ANLAMLI OLUR?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba..Bugün çokça soru aldığım bir konuyu sizinle yeniden paylaşmak istiyorum..

NEDEN YARATILDIM? NE YAPARSAM HAYATIM ANLAMLI OLUR?

Başlamadan önce MOLAHABER’e yeni yayın hayatında başarılar dilerim…

“Her gün birçok işin içinde döner dururuz..”

Birçok zaman içinde olduğumuz kargaşa adeta zihnimizi uyuşturur ve gafletle dolu başımızı iki elimizin arasına alıp da kısa bir süre bile hayatımız üzerine düşünmeye vakit ayırmayız. Hayatımızın üzerine düşündüğümüzde ise gerçekten ne yaparsak anlamlı olacağı sorusu karşımıza çıkar. Ölüm korkusu, acı çekme korkusu gibi diğer bir korku da anlamsız bir hayat yaşama korkusudur. “Ne yaparsam hayatım anlamlı olur” sorusunu, kendi dünyadaki varlığının kendi iradesiyle gerçekleşmediğiyle, yani kendi gözlerini, kulaklarını, ayaklarını, ellerini yaratanın kendisi olmadığıyla beraber düşünen kişi ise “Neden yaratıldım” ve “Neden buradayım” (bunlar cevabı aynı sorulardır) sorularına ulaşır. Bu sorularla karşılaşmak, bunlarla ilgili, bir şeyler dinlemek veya tartışmak değildir fakat var olmanın olağanüstülüğünü ve garip muazzamlığını hissederek içinden kopan bir haykırış olarak “Neden buradayım” sorusuyla yüzleşmektir. Haykırış açıktır ama birçok kimse, bu haykırışa kulaklarını tıkar. Oysa bu kaçılacak değil, kucaklanacak bir haykırıştır.

“Neden yaratıldım” sorusunu soran insan, bu soruyla beraber “Nasıl buraya geldim” sorusuyla da yüzleşir!

Bu soruya verilecek cevap “Neden yaratıldım” ve “Ne yaparsam hayatım anlamlı olur” sorularının cevabına ulaşmak için gereklidir. “Nasıl buraya geldim” şeklindeki soruya İslam’ın cevabı, Allah’ın iradesiyle ve bilinçli planıyla burada olduğumuz şeklindedir. İslam’ın en önemli mesajı; tek, kudreti ve ilmi çok yüksek, kendisi dışındaki bütün varlığın yaratıcısı ve Rabbi (onların ihtiyaçlarını gören) Allah’ın tanıtımıdır. Allah’ı anlamak, varlığımızın bizim dışımızdan gelen bilinçli bir eylemin; Allah’ın yaratmasının sonucu olduğunu anlamak demektir. Allah’ın gerekli şekilde tanıtılması aynı zamanda “Nasıl buraya geldim” sorusuna cevap verilmesi demektir. Burada oluşumuz Allah sayesindedir, O bizi yokluk karanlığından varlık aydınlığına çıkarmıştır; zihnimizde, bedenimizde ve dış dünyada sahip olduklarımız, yakınlarımız, sevdiklerimiz hep Onun sayesinde buradadırlar. Bu durum, Allah’a karşı müthiş bir minnettarlık duymamızı gerektirir. Ayrıca bizi yaratan olarak O, bizle ilgili bütün bilgilere ve bizim neden burada olduğumuzun bilgisine sahiptir. O, bize bilgisini açıklamadan, “Neden yaratıldım” ve “Ne yaparsam hayatım anlamlı olur” sorularının cevabını bulamayız. Bunlar da cevabı aynı sorulardır, çünkü ancak yaratılış gayemize uygun yaşarsak hayatımız anlamlı olur. Allah’ın belirlediği yaratılış gayesiyle uyumsuz yaşayanın hayatının anlamlı olabileceği düşünülemez. Allah, her birimize neden yaratıldığımızı teker teker açıklamadığına göre bunu ancak din ile açıklamış olması mümkündür. İslam “Nasıl buraya geldik” sorusuna Allah’ı tanıtarak cevap vermekte ve “Neden yaratıldım” sorusunun cevabının Allah’ta olduğunun dersini vermektedir. Allah’tan bir mesaj olan İslam, ayrıca bu sorunun cevabını da içermektedir.

İslam’a inanmak iki tane görüşü dışlamak demektir!

Birincisi, buradaki varlığımızın tesadüflerin eseri olamayacağı anlaşılarak varlığımızın anlamsız olduğu görüşü dışlanır. Eğer buradaki varlığımız tesadüfen olmuşsa; bu, “objektif anlamın” (kendi kendimizi kandırmak için uydurmadığımız, illüzyon olmayan anlamın) yani gerçek anlamın olmadığı, dünya sahnesinde bir anlama bağlı olmadan rastgele var olmamız demektir. Var olmamız baştan bir anlama bağlı olarak gerçekleşmemişse, biz ona ne kadar anlam yüklemeye çalışırsak çalışalım, anlamsız şekilde var olduğumuz gerçeğini değiştirmemiz, yani objektif anlamı inşa etmemiz mümkün değildir. İslam’ın verdiği dersle varoluşunun tesadüfen olmadığını anlayan, anlamsızlık karanlığında ümitsizce kalmak demek olan bu görüşü dışlar.

İkincisi, İslam ile dünya sahnesinde neden var olduğumuz sorusuna, Allah’ın vereceği cevap olmaksızın ulaşmaya çalışan alternatifler dışlanır. Allah’ın bizi yaratmasını, birçok olgudan biriymiş gibi görerek bir kenara bırakmak ve anlamı, Allah’la bağlantısız şekilde oluşturmak mümkün değildir. Allah’ın varlığı birçok olgudan sadece biri değildir fakat her şeyi kökeninden değiştirecek bir hakikattir. Geriye kalan tüm olguların toplamı bile Allah’ın varlığına kıyasla önemsizdir, çünkü Allah’ın yanında Allah’ın yarattığı tüm varlıkların toplamı bile Allah’a kıyasla önemsizdir. Ayrıca Allah’ın bildirdiği bir cevap olmaksızın “Neden yaratıldım” sorusunun cevabını bulmak mümkün gözükmemektedir. Bu sorunun cevabı ancak Allah’ın bir din aracılığıyla bildirmesiyle bulunabilir; tarihsel süreç incelendiğinde, insanların bu sorunun cevabını öğrenmesi için tek alternatifin din olduğu gözükmektedir. Ya Allah din aracılığıyla, anlam arayışında olup da “Neden yaratıldım” diye soranlara cevap vermiştir, ya da insanları anlam arayacak ve “Neden yaratıldım” diye soracak yaratışta var etmiş ve cevaptan insanları mahrum bırakmıştır. Bu ikinci alternatif, Allah’ın insanlara susama hissi verip de suya ulaşma imkanı hiç vermemiş olması kadar muhaldir.

Kısacası insanı “anlamı arayan canlı” olarak yaratan Allah, aynı zamanda insan ancak bir din aracılığıyla kendisiyle ilişki kuruyorsa cevabı bulacağı bir dünya ortamı da yaratmıştır. Bu dünya ortamında ise İslam, anlamla ilgili bu arayışa en güzel şekilde cevap vermektedir. İslam’a göre insan, Allah’la ilişki kurmak için dünya sahnesinde yaratılmıştır. “Kulluk” insanın Allah’la ilişkisini belirten bir Kuran kavramıdır. 51-Zariyat Suresi 56. ayette insanların kulluk için yaratıldığı ifade edilmektedir. Bu ilişkinin (Yaratıcı-kul ilişkisinin) nasıl olmasının gerektiği de İslam’da detaylarıyla bildirilmiştir. Anlam, bizim zihnimizin uydurduğu, sübjektif bir illüzyonun peşinde olmak değildir. Fakat her şeyimizi yaratmış olan ve derinden minnettarlık duymamız gereken Yaratıcımızın tayin ettiği şekilde, Onunla gerekli şekilde ilişkide olarak yaşamaktır. Bu, hayatın gerçek bir anlama sahip olmasının yegane imkanıdır. İslam ile hayatın anlamlı olarak yaşanabileceği bir imkan sunulmaktadır…

Sevgiyle Kalın…

Caner TASLAMAN

Devamını Oku